top of page
Ara
Yazarın fotoğrafınuray çalışkan

SERHAT ŞEHRİ KARS

Güncelleme tarihi: 19 Şub 2020

Gelmiştik işte... Serhat şehri, şehitler diyarı Kafkaslardaki kentimiz Kars’a !


Uzun zamandır istediğimiz planladığımız o tren yolculuğunu da yapmış, Kars Tren Garına ulaşmıştık. Evet hava soğuk ama içimiz kıpır kıpır ve en doğudaki şehrimizi görmenin heyecanı ile dolu. Şehrin merkezinde olan otelimize vardığımızda açmaya hiç zahmet etmeden, bavulları attığımız gibi, Kars sokaklarını keşfe çıktık.


İnce ince yağan o kristalimsi karı izlemek, Rus mimarisine sahip bol heykelli geniş caddelerinde dolaşmak beni mutlu etmeye yetmişti. Biraz daha soğuğu içimize çektikten sonra asıl maceranın yarın olduğunu hatırlayıp, dinlenmek gerektiğini düşünerek ertesi günün hayaliyle derin bir uykuya daldık. Sabah uyandığımda ne ilginçtir ki ilk düşündüğüm şey; yıllar önce Orhan Pamuk'un da bu otelde kaldığı ve ''Kar'' adlı kitabını burada yazdığı oldu. Yazı esnasında çok sevilen, kitap yayınlandıktan sonra ise aynı sevgiyi hissedemeyen yazarın ilham kaynağının ve kitabın adının ''Kar'' olmasına şaşırmamak lazım. Göz alabildiğince beyaz olan bu coğrafyada aksini düşünemezdim.

Ve bugün ilk durağımız Ani antik kenti. Yedi kapılı Ani Şehri, 22 medeniyete başkentlik yapmış, İpek Yolunun Anadolu'ya giriş kapısı olan bu muhteşem yerdeki yapılar hala heybetli, hala göz alıcı.


Her birini ayrı ayrı inceleyip etkilendiğim bu tarihi eser yapıtlarından en çok Ebul Menuçehr Camisini ve Halaskar kilisesini beğendim.

Ebu’l Menuçehr Camisinin, o büyük pencerelerinden baktığımda, manzara karşısında inanılmaz duygulandım.



Geçmişi hayal etmeye çalıştım; bir zamanlar, dedim, ne yüklü kervanlar geçmiştir o ipek yolunun Anadoluya giriş kapısı olan Arpa Çayı üzerindeki bu köprüden, şimdi sadece ayaklarını gördüğüm bu geçitten ne hikayeler yol almıştır, kim bilir; hasret kokulu ,sevda tadında... Kim bilir belki de öfke, kin ve hırslara maruz kalmıştır bu anlamlı yapı. Bunca yüke yürek mi dayanır? Parçalanıp gitmiş işte, ama yok olmamış, iz bırakmış Arpa Çayının kenarında.



Ermenistan ile sınırımızı çizen bu Arpa Çayı ileride Aras nehrine karışıp Hazar denizine dökülmeden önce, bu kentin etrafını yeşile boyayıp manzarasını güzelleştiren bir ressam havasında kıvrıla kıvrıla süzülüyor.

Camiden çıkıp kiliseye doğru yavaş yavaş ilerliyorum.



Bu Halaskar Kilisesini de çok sevdim. Görünümü, yapısı, manzarası en az camii kadar güzel. Dışında oturup uzun uzun seyrediyorum uzakları, ufuk çizgisini; bu uçsuz bucaksız çorak coğrafyada insanlar bir zamanlar neleri seyretmiş, neleri düşünmüş, neler yaşamış burada... Sonra şöyle etrafımda dönüyorum, şehrin kurulduğu yeri inceliyorum uzun uzun. Üç tarafı vadi olan yüksek bir tepede kurulmuş bir şehir. Burayı daha sonra güvenli bulmayıp, hepsini şimdi bulunduğu yere çeken Osmanlı İmparatorluğu. Ani'nin devamı niteliğinde olan Kars, doğudaki son ilimiz olup, modern ve ihtişamlı mimarisi ile büyüleyiciliğini korumakta. Tabi bu mimarinin büyük kısmı Ruslara ait. 40 yıl hakimiyetinde bulunan şehre değer katacak bir çok sanat eseri bırakmışlar.

Trende gelirken buz tutmamış olduğunu öğrenip üzüldüğüm, bugünse tam aksini duyup sevindiğim Çıldır Gölüne gidiyoruz. En heyecanlı olduğum rota! Bir göl nasıl buz tutar? Üzerinde atlı kızaklarla kayacak kadar, nasıl?

Ve işte karşımızda... Günün en güzel saatindeyiz; gün batımı ve beyaz...



Dünyada sadece Alplerde (ki 20 gün önce oradaydım) ve Kars'ta bulunan kristalimsi, pırıl pırıl, narin kar tanelerinden oluşmuş bu beyaz örtüde yürümek , bitmesini istemediğim bir keyif! Hem görüntünün hem ayaklarımın altındaki hissin tadına doyamıyorum. Buna bir de atlı kızak eklenince, ooo, şahane...

Bir ara çok sevdiğim atlara üzülür gibi oluyorum, acaba hayvanlara zarar mı veriliyor diye. Sonra onların binek ve yük hayvanı olduğunu düşünüp bu duygudan kurtarıyorum kendimi. Yine de umarım acı çekmiyorlardır diye düşünüyorum. Çünkü ben inanılmaz eğlendim.



Bu gölün bir de Sarı Balığı var ki, tadı bir balıktan fazla. Pişirilmesi ve hazırlanışından mıdır nedir tadı enfes.



Tabi tok karnına manzara daha da bir güzel görünüyor gözüme. Ardahan ve Kars il sınırları içerisinde kalan bu göl, Doğu Anadolu bölgesinin en büyük tatlı su ve en büyük ikinci gölü.

Otele dönüş yolunda mutlu ve huzurluyum. Tarihi bilgiler öğrendiğimiz, güzel manzaralar eşliğinde heyecan dolu dakikalar geçirdiğimiz enfes bir gündü ki henüz bitmedi. Akşam ne sürprizler var acaba?

Akşam yemeğimizi yer yemez soluğu Kale Cafe Restorant'ta aldık. Bu akşam özel bir program var ve işte geldiler. Üç tane aşık. Aşık atışması dinleyeceğiz. Bu benim için ilk ve enteresan bir deneyim. Anlık besteledikleri, kimi zaman kinaye, kimi zaman methiye şeklindeki dörtlükleri, saz eşliğinde okumaları çok hoş. Kendi aralarındaki atışmaları bitip fıkraları da anlattıktan sonra konuklar için dörtlükler bestelediler, ki beni en çok şaşırtan kısımdı. Daha onlara olan hayranlığımı üzerimden atamamışken danslarını hep sevdiğim Kafkas Ekibi çıktı sahneye. O nasıl asalet, o nasıl bir zarafet?



Hem müziğin ritmi hem senkronize dansları başımı döndürüyor. Gözümü kırpmadan, ağzım açık izliyorum gösteriyi sonuna kadar. Tek kelimeyle, muhteşem! Mutlu bir gün ,eğlenceli bir akşam ve huzurlu bir uyku.

Ertesi gün Kafkas Cephesi Harp Tarihi Müzesi var programda.


Maalesef yürek burkan bir müze burası. İnceden bir sızı saplanıyor göğsüme. Sarıkamış şehitlerinin çarıklarının olduğu bölüm hele, içimi daha çok acıtıyor



O zamanki koşulları, mutfağı ile, reviriyle anlatan bir müze.



Ama dediğim gibi en çok şehitlerimizin anısı dokunuyor bana. Tek kurşun bile atmadan, soğuktan donarak can vermek... Acının tarifi yok...

Oradan çıkmak, matem havasını dağıtmasa da Kars kalesini görmek iyi geliyor.



Selçuklular zamanında, 1100'lü yıllarda inşa edilen kale, Osmanlılar zamanındaki onarımı ile günümüze kadar ayakta kalmayı başarmış. Bu kale manzarasına karşı, buranın meşhur yemeği olan Kars Kazında sıra. Tatmadan gidemezdik elbette. Kazevi Restoranda deniyoruz bu lezzeti.



Ama bu, gerçekten muhteşem! Hele de suyunda haşlanmış bulgur pilavı, turşu ve köpüklü ayranla yediğim bu kaz etinin tadını unutmam mümkün değil.



Bal ve da kaşarları tatmayacak mıydık peki? Tattıktan sonra satın almamak mümkün mü? Sadece kendimize mi? Elbette sevdiklerimize de...




Ve bugün 31 Aralık 2019 yani günlerden yılbaşı.

2019 benim için muhteşem bir yıldı. Yani henüz yaşanmamış yılları saymazsak, onların içinde belki daha güzelleri olacak ama 2019 gerçekten tek kelimeyle muhteşemdi. Bir çok yeni ülke görmüş, bir çok insanla tanışmış, yeni dostlar edinmiş, yeni kurslara katılmış, yeni dilleri öğrenmiş, yeni danslar denemiş olarak gerçekten kendimi yenilenmiş ve mutlu hissettiğim çok özel bir yıl. Hatırladıkça yüzümde kocaman bir gülümsemenin oluşacağı sevimli, neşeli, harikulade bir yıl 2019!

Ve biz 2019’u bırakıp bu yeni yıla ülkemizin en doğudaki şehrinde giriyor olmaktan heyecanlıyız elbette. Yer ayırttığımız restoranın bahçesinde ince halı şeklindeki karın, buzun üzerinde on, onbeş adet demir kazanlar içinde ateş yakılmış olarak görmek çok eğlenceli, hele de bir iki saat sonra sucuk-ekmek servisini de öğrendik ya, oh misss...

İçerde canlı müzik eşliğinde başlayan yemeğimiz biraz dans, biraz horon, biraz roman biraz reple ilerleyip bahçede halkoyunları gösterisi ve çay sunumu ile devam ederek saatleri 00:00 yaptık. Hiç tanımadığım ama çok eğlendiğim uzak yerlerdeki bu insanlarla yeni bir yıla girmek harika! Eğlencenin tam dozunda olduğu, naif, saygılı bu güzel insanlar hafızamda şehri daha da güzelleştiriyor.

Zaten, neydi bir şehri güzel yapan; içindeki sevdiklerimiz! Özlediklerimiz, değer verdiklerimiz! Hatırlayınca burnumuzun ucunu sızlatanlarımız, gözlerimizin dolu dolu olduklarımız. Kavuşunca ise yüzümüzde kocaman bir mutlulukla gülümsediklerimiz, belki sevinçten ağladıklarımız! Sevinçten ağlatacak sevdiklerimiz ve sevgisi yüreğimizden dolup taşanlarımızla yeni rotalarda buluşmak dileğiyle...

Bu dileğiniz gerçekleşsin diye de sihir tozları yolluyorum size...


571 görüntüleme4 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

4 Comments


fethikaval
Apr 24, 2020

Balın tadı kadar yazı da çok tatlı olmuş. Fotoğraflar instagramdakinden daha güzel duruyor burada, yazı ile birleşince fotoğrafın daha içine giriyor sanırım insan..

Like
dr.nuraycaliskan
dr.nuraycaliskan
Dec 17, 2022
Replying to

Ben de fotoğrafları böyle yazı ile birleşince seviyorum ☺️ Çok teşekkür ederim 🥰

Like

thsnbrs
Mar 22, 2020

Hani derler ya gitmiş kadar olduk..bu daha da ötesi ..bizzat her anı her duyguyu iliklerime kadar hissettim be arkadaşım yüreğinize sağlık..👏🏻👏🏻🙏🙋‍♂️

Like
dr.nuraycaliskan
dr.nuraycaliskan
Dec 17, 2022
Replying to

Çok teşekkür ederim ☺️

Like
bottom of page