Göz alabildiğince mavi, eşsiz bir manzaraya karşı, Agios Yannis Kilisesinin bahçesinde, sakızlı Türk kahvesi yudumlasak, İtalyan müzikleri eşliğinde Vino'da yerli şarap içsek, görkemli doğasında tertemiz suyunda Ortunç Koyunda denize girsek...
Şöyle bir Cunda'ya gideyim, kısa zamanda hem görülmeye değer yerleri gezeyim hem eğlenip keyif alayım diyorsak, gün boyu güzelim plajlarında güneşlendikten sonra bana göre yapılması gerekenler listesinde ilk sırada yer alan Agios Yannis Kilisesini ziyaret etmek.
Özetle CUNDA:
1.Agios Yannis Kilisesi (Sevim ve Nejdet Kent Kitaplığı) 2.Tarihi Yel Değirmeni 3.Taksiyarhis Kilisesi (Rahmi Koç Müzesi) 4.Vino Şarap Evi 5.Karadeniz Pastanesi 6.UNO Restoran 7. Mavi Kafe 9. ADA Camping
Eskiden Kilise ve Şapel olarak kullanılan yapı, Rahmi Koç tarafından 2007'de yanındaki yel değirmeni ile birlikte restore edilmiş. Muhtar Kent'in, babası Nejdet Kent'e ait kitapları buraya bağışlamasıyla da adı, Sevim ve Nejdet Kent Kitaplığı olmuştur. Aşıklar tepesi denen yerde bulunan bu güzelim tarihi eserin bahçesinde minik de kafe bulunuyor. İşte asıl demek istediğim mevzuu da tam da bu. Muhteşem bir manzarası olan iç ferahlatıcı mekanda mutlaka bir Churchill akabinde de sakızlı Türk kahvesi içilmeli... Göz alabildiğince maviye boyanmış bu muazzam tablo karşısında mis kokulu kahveyi yudumlamak inanılmaz keyifli...
Cunda'da en keyifli yapılacaklar listesi
Bu arada hemen söyleyeyim ziyaretçilerine ücretsiz olan bu yer saat 10:00-17:30 arasında hizmet vermektedir.
Burada yeterince dinlendikten sonra hazır buraya kadar gelmişken çok yakındaki buradan da görülen tarihi yel değirmeni de ziyarete değer. Agios Yannis Kilisesinin tam tersi bir manzaraya sahip, çok sevimli bir yapı, anılarımıza eklemek için ideal.
Üçüncü sırada Taksiyarhis Kilisesi yer alıyor. Hem heybetli yapısı hem de içerisindeki renkli vitrayları ile etkileyici bir görünüme sahip olan kilise, eski araç gereç, motorlu taşıtlar ve oyuncakların sergilendiği Rahmi Koç Müzesi olarak da tanınıyor. Yazları 10:00-19:00, kışları ise 10:00-17:00 saatlerinde ziyaretçilerine açık olan Müzeye giriş ücretli olup Müzekart geçerlidir.
Buradan çıkıp Arnavut kaldırımlı taş sokaklarında yürüyerek Cunda'nın kordonuna ulaşmak çok keyifli. Zira rengarenk butik otel ve kafeler seyrimizi zenginleştirecek.
Denize ulaştığımızda ise Nazar boncuklarıyla süslü meşhur köşeli kafe bizi karşılayacak. Onu sağımıza alıp dar sokakta devam edersek yine sağlı sollu takı dükkanları, sabun ve zeytin yağı satıcılarını görmek mümkün. Evlerin önlerinde, sokakların üzerinde üzüm bağlarını, renkli ışıklandırmaları da seyrederek ilerliyoruz. Enfes kokularıyla iştahımızı kabartan köşedeki Karadeniz Pastanesinin tüm unlu mamulleri leziz olsa da ben en çok portakallı kurabiyeyi sevdim. Aklım bademli keşkülde de kalmadı değil.
Bu minik sokak iki güzelliği bir arada barındırıyor. Karadeniz Pastanesinin hemen yanında o bahsettiğim çok sevimli, rengarenk çiçeklerle süslenmiş Vino Şarap Evi var. Kırmızı yeşil tonlarının ağırlıklı olduğu bu yerde pitikareli örtüsü olan masada ve ahşap iskemlede oturup buraya özgü şarap içmenin keyfi de bir başka. Tabi her güzel yerde olduğu gibi burada da yer bulmada sorun yaşamak mümkün...
Cunda'da bir güne sığdırılabilecek böylesi güzel yerlerden sonra yine rotamızı çevirebileceğimiz birkaç mekandan bahsetmek istiyorum. Bunlardan bir tanesi UNO! Burada, kıyı şeridi boyunca olan meyhane ve restoranlardan farklı olarak bir İtalyan edasıyla pizza ve makarna çeşitleri bulunuyor. Ne alaka demeyelim!
Eğer Cunda'da 2-3 gün kalırsak ki elbette ilk tercih öncelikle egeye özgü mezelerle birlikte rakı-balık oluyor! Hadi bir gece de Vino'da et ve şarap desek, üçüncü gün farklı bir damak tadı arıyor insan! İşte bu evrede en güzel tercih UNO Restoran! Genelde diyet halinde olan ben bile pizzadan yana kullandım hakkımı. Ve çeşidini seçmekte zorlanınca garsonların güler yüzlü önerisi ile iki çeşidi birleştirdim. Benim için ender bir durumdur ; menüde olmayan bir siparişi kabul ettirmek. Sucuklu ve patlıcanlı...Kulağa biraz karışık geldiğinin farkındayım ama tadı leziz..
Ha bu arada yine buraya özgü çaça balığının o muhteşem tadından ve kavunda dordurmanın keyfinden bahsetmezsem sanırım eksik kalır anlatımım. Mutlaka denenmesi gerekenler arsında.
Bütün bu akşamlardan sonra ise geceyi noktalamanın tek adresi var; Mavi Kafe! İç dizaynı da dış dekoru da çok hoş ,Cunda'nın meşhur sakızlı kahvesi de şahane!
Son olarak da Cunda'nın bu güzelliklerine şahit olabilmek için konaklayabileceğimiz yegane yerden bahsetmeliyim! Ta ta taaa...Karşınızda ADA Camping. Ya burası inanılmaz! Üç şekilde konaklayabiliyoruz burada. Bungalow, karavan ve çadır. Bungalowlar otel odasını aratmayacak rahatlıkta; minik bir balkonu ve kliması da var. Karavanlar bungalowlara göre nispeten küçük ve klima konforu yok elbette. Ama çok sevimli ve içinde kendine ait duşları mevcut. Bu ikisi de çok tatlı ama ben çadırda kaldığımdan ondan bahsetmek istiyorum.
Öncelikle diğer çadır kampları ile karıştırılmaması gerekir. Bunun birkaç sebebi var. Öncelikle çadırımızın üzerinde tente olduğundan güneş almıyor. Her çadırın önünde masa sandalye var. Çadırımızın hemen arkasında elektrik prizleri de mevcut. Aracınızı da çadırımızın önüne kadar getirebiliyoruz. Ki bu benim için çok önemli. Çünkü eşyalarımı arabadan indirmek gibi bir isteğim yok. İhtiyaç duydukça almak daha kolayıma geliyor. Mutfak, buzdolabı ve her türlü çanak çömlek, ocak imkanı olmasına rağmen ben biraz rahatıma düşkün olduğumdan ön taraftaki denize sıfır restoranı kullanmak işime geldi. Açık büfe kahvaltıdan tutun da her türlü soğuk sıcak içecek ve ızgara çeşitleri mevcut. Fiyatların ortalama olduğu bu yerde kahvaltı kişi başı 35 Tl olduğunu ve bir çok yerden uygun olduğunu belirtmek isterim. Kişi başı çadır konaklamanın da 75 Tl olduğunu söylersem maliyeti kabaca hesaplayabiliriz sanırım. Bu arada çadırımızı kendimiz getiriyoruz geri kalan imkanlar burada mevcut.
Aklıma gelmişken restonın hemen yanındaki mavi beyaz koltuk takımın üçlüsünde yan uzanarak gün batımına karşı buz gibi bira içmek de benim için en unutulmazlarımdan.
Ancak şezlongların üzerindeki kalın minderlerden, bitmeyen sıcak suyun rahatlığından ve tüm yerlerin temiz, hijyenik oluşundan bahsetmesem eksik kalır.
Sözlerimi tamamlarken; çam ormanlarının dibinde , iğde ağaçlarının altında Cunda'nın en temiz koyu, Ortunç Koyunda hem denize girip hem doğanın içinde tatil yapıp dinlenilecek en keyifli yerde bulunmak dileğiyle...
Guzel bir gunde guzel bir tarihde yeni gezginimizin sunumlarini okuduk.Cok guzel olmus..Kendin gibi icten ve candan olmus sayfan.Cok tesekkur ederiz
Emeğinize sağlık fotoğraflarınız çok güzel :)
Tek kelimeyle harika 👍👍👍👍😍
Yüreğinize sağlık👏🏻👏🏻👏🏻
çok güzel anlatmışsınız @olmezler_tr