top of page
Ara
Yazarın fotoğrafınuray çalışkan

Cennetten bir köşe Bosna-Hersek...

Güncelleme tarihi: 20 Eki 2019

Mevsim bahar oluşundan mıdır nedir; yeşilin elli tonuna sahip bu şelaleler ve göller yöresinde doğanın uyanışını seyretmek bir harika!




Balkanların güzel coğrafyasında konumlanan bu ülkeye gitmeye karar verdiyseniz, mutlaka bahar ayı tercih edilip, bu mevsimde de serin olduğu düşünülüp uzun kollu ve ya baharlık montlar alınmalı. Gezinin süresi beş ile yedi gün arasında tutulup mutlaka bir araç kiralanmalı...

Bu dört temel gerekliliği yerine getirdikten sonra Bosna-Hersek'te gezilmeye değer şehir, kasaba ve önemli yapılara bir bakalım...

1.Saraybosna

2.Travnik

3.Jajce

4.Prozor-Rama Gölü

5.Mostar

6.Blagaj Tekkesi

7.Vişegrad-Drina Köprüsü

Öncelikle sahibinin Türk, çalışanlarınınsa güler yüzlü ve yardımsever olduğu, maliyeti düşük ve baş çarşıya yakın olan Boutique Busanska Ruza otelde kaldığımızı varsayalım.

Çünkü ben öyle yaptım...:)

Başçarşıya 1- 2 dakika yürüme mesafesinde olması en güzel yanı. Burası Bursa'daki Başçarşı ile birebir aynı; çeşmesinden, güvercinlerine kadar...Zaten kardeş şehir olduklarını söylemeliyim, Sarajevo ve Bursa'nın.



Tarih kokan, dar sokaklarında gezerken bu minik çarşının, en çok bakır işlemeciliği dikkat çekmekte. Hem takı hem mutfak eşyası bulunan bakırın, yüzyıllar boyunca ticarette önemli bir rolü olmuş. Hediyelik dükkanları da gezdikten sonra Boşnak kahvesi, cevabi ve trileçe yiyebileceğimiz mekanları keşfe dalıyoruz.

Bu şehirde görülmesi gereken bana göre ana noktalar;

Latin köprüsü; 1. Dünya savaşının başladığı, Avusturya Macaristan veliahtının suikast yeri

Sönmeyen ateş; diğer adıyla Vjecna Vectra ve ya Eternal Flame. Savaşın dinmeyen acısını temsilen.



Bir de bizim gezinin sonunda keşfettiğimiz, çok beğenip paramızın son kuruşuna kadar alış-veriş yaptığımız Ferhadiye Caddesi var. Bu cadde üzerinde Sarajevonun en büyük katedralini de görülmesi gerekenlerden sayabiliriz.




Kiraladığımız aracımızla Jajce'ye giderken yolumuzun üzerinde Travnik'e uğruyoruz. Stari Gard'ta yer alan Travnik Kalesi Osmanlı dönemine ait olup, tarihi eser niteliğindedir. Buradan yukarıya doğru uzanan minik patikayı takip ederek sevimli bir yolculuğun sonunda muhteşem bir yeşilliğin karşısında ayaklarımızı uzatıp manzaranın tadını çıkartıyoruz. Termosla sıcak su getirebildiysek bir sıcak kahve de fena olmaz.



Bir fotoğraf karesine 40 caminin sığıdığı Travnik , Osmanlıya bir çok vezir göndermesinden Vezirler Şehri olarak da bilinir.



Jajce'ye ulaştığımızda bizi karşılayan tepelerin arasında sessiz sakin, huzurlu bir göl. Dağların yeşiline boyanmış olan bu su perisinin hemen yanı başında uyuyup uyanacağımı bilmek bile beni mutlu etmeye yetiyor.



Burada kaldığımız otelin ismi, Hotel Plivsko Jezero. Burada havlu sorunu ve ya internet çekmemesi gibi bazı sıkıntılar yaşasak da sınırsız sıcak su, konforlu yataklar, makul fiyatlar ve göl manzarası beni tatmin ediyor. Üstelik erken uyanıp yürüyüş yapmak ve muhteşem bir kahvaltıyla ödüllendirilmek gibi bir motive ediciler de var.


Hemen yakınındaki su değirmenleri bir harika! Mevsim bahar oluşundan mıdır nedir, yeşilin elli tonuna sahip bu şelaleler ve göller yöresinde doğanın uyanışını seyretmek bir harika!



Daha buranın tadına doymadan Prozordaki Rama gölünde alıyoruz soluğu. Jajcenin aksine burası açık yeşil, daha aydınlık daha sıcak bir göl.


Etrafında bir tur yürüdüğümüzü de ekledikten sonra bahçesinde İsa Mesih ve havarilerinin demirden heykellerinin ve son yemek adlı çalışmanın güzelliğine hayran kalıp kiliseyi ziyaret ediyoruz.



Balkan topraklarının kardeşlik simgesi olan Mostar Köprüsü'nün karşısında Boşnak sunumuyla kahve yudumlamanın keyfi de bir başka...


Mimar Sinan'ın öğrencisi Mimar Hayrettin tarafından 1566 yılında Neretva Nehri üzerine inşa edilen köprü; tam 427 yıl boyunca nehrin iki yakasında Hırvat ve Müslüman kesimlerini birbirine bağlamıştı.1993'te savaş sırasında yıkılan köprü UNESCO ve Dünya Bankası öncülüğünde 2004'te tekrar inşa edilerek kardeşliğin yıkılmayacağını göstermektedir.


Mostar'a çok yakın olan hemen su kaynağının bulunduğu mağaranın yanı başında , Neretva'nın önemli kolu olan Buna Nehri üzerinde kurulu Blagaj Tekkesi'ne geçiyoruz.

Bir Bektaşi tekkesi olarak açılan yer, şu an Nakşibendi tekkesi olarak kullanılıyor. Tarih boyunca İslamın yaygınlaşmasında etkili olan yerin bir de önemli bir kahramanı var. Anadolu'nun ve Rumeli'nin fethi sırasında önemli rol oynayan bir Bektaşi babası olan Sarı Saltuk.



Her yerde bulabileceğiniz bu kadar tarihi bilgiden sonra asıl anlatmak istediğim; yoğun bir su sesinin kuran okuma sesine karıştığı bu mistik yerde, zamanında ne ritüeller yaşandı acaba diye düşünmekten kendimi alamadığımdır. Tekkenin minik ahşap penceresinden, suyun doğduğu yeri izlerken, başımı kaldırıp yukarıya doğru taştan dağın duvarını izlediğimde ufak ufak güvercin yuvalarını görmek, yaşamın her yerde tutunduğunu gösteriyor bana bir kez daha.




Ruhuma iyi gelen bu serin yerden ayrılırken Rotamızı Vişegrad'a çeviriyoruz.

Vişegrad, Bosna-Hersek'in sırp yönetiminde bir kasabasıdır. Sokullu Mehmet Paşanın desteğiyle Mimar Sinan'ın inşa ettiği tarihi Drina Köprüsüyle birlikte anılır. Ne dillere destan aşk öyküleri,düğünler, dernekler, halaylar, eğlenceler, kavgalar, savaşlar görmüştür de susumuştur koca köprü. Tanık olmuştur bir bir yaşanmışlıklara. İvo Andric'in Nobel ödüllü Drina Köprüsü kitabında da anlatıldığı üzere uzun bir geçmişi ve hikayeleri vardır


Sarp dağların arasında Müslüman ve Sırp bölgesini birbirine bağlayan bu tarihi eserin üzerinde, bir gün batımında yürümek, nefes almak bana da kısmet oldu. Yaşanmışlıkların anısı kalmış gibiydi her bastığım taşta. Ilık bir rüzgar okşarken yüzümü, bir an Drina nehrine baktım. Nezuka buradan atlarken ne düşünmüştü acaba? Bir çok düşüncelerle köprüyü yürüyüp geçtikten sonra, hemen köprünün ucundaki otel-restoran tarzındaki yerde buz gibi sırp birasını yudumlarken söğüt ağacının altında orman, nehir ve dağ manzaralı yemek yemek de şahane! En keyif aldığım anlardandır. Drina'da köprüye karşı gün batımında akşam yemeği!

Ve yavaş yavaş yolculuğumuzun sonuna geliyoruz. Olağanüstü güzellikte bir coğrafyayı tarihi, kültürü ve doğası ile keşfetmeye çalıştık. Bu esnada kalbimize giden yol midemizden geçiyormuşçasına enfes lezzetler tattık. Kimi tatlar, kokular beni çocukluğuma götürdü. Özellikle mint çayı ve cevabi( çocukluğumun kebapçeleri gibi)

Bu yol hikayesinde beni en çok keyiflendirense yeni yerler keşfederken kazandığım dostluklar . Tanıdıkça daha çok sevdiğim ruhlar ve hayata karşı duruşu olan insanlar.

Bosna-Hersek, gezilesi , görülesi ülke...




 

572 görüntüleme10 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

10 Comments


koylu1968
Sep 30, 2019

Tum dunya tek bayrak ...Bu mantikla bakinca cok yer guzel.Guzel yazmissin Bosnayi.

Arada eksik olanida diyelim Hocam🤗

Yukaridan cekilmis resimde ayaklarindan vazgeceydin resim dahada gorsel olurdu.

Bekliyoruz yeni paylasimlari incelemeden yorum yapmak yersiz olurdu.Guzel olmus....

Like

Aliçınar Öz
Aliçınar Öz
Sep 27, 2019

Canım annem çok güzel yerlere gitmişsin ve çok güzel yazmışsın

Like

furkan kanat
furkan kanat
Sep 26, 2019

Bizede Birgün gitmek nasip olursa tavsiyelerinizi dinleyeceğim hocam :)

Like

s.olmez-41
Sep 20, 2019

örnek güzelliklerle dolu namütenahi bir yaşam tarzına aitsin @olmezler_tr

Like

keyifse-deger
Sep 20, 2019

cennet mekanlar mutlaka seyehat etmek istiyorum @olmezler_tr

Like
bottom of page