top of page
Ara
Yazarın fotoğrafınuray çalışkan

Şimdi tam da KAMP yapma zamanı

Şöyle bir göl kenarında olacak çadırın; gece kurbağa sesine bülbül sesi eşlik edecek, uzaktan duyulan kurt sesi bile olabilir. Çıtçıt yanan kızıl ateşin başında türlü hikayelere sohbetler eşlik ederken sabah mis gibi temiz havayı uyanmak! Yeşiller içinde bir cennet ve huzurun tavan yapmış hali!



Biz de böyle düşünüyoruz, geçen sene bu vakitler oğlumla. O yüzden kampa gitmeden önce şöyle bir kamp malzemelerini hazırlıyoruz.

  1. 2-3 kişilk çadır

  2. iki adet tulum

  3. iki adet mat

  4. iki kamp sandalyesi

  5. çadır içi pilli lamba

  6. kafa lambaları

  7. el feneri

  8. katlanabilir çatal, bıçak, kaşık seti

  9. kamp tava, tencere seti (kullanımı pratik oluyor)

  10. şişme yatak ve pompası

  11. tercihe göre battaniye ve yastık

  12. uzatma kablosu



Sonra hem yakın, hem güzel bir yer seçiyoruz kendimize... Bunun için Yedigöller ve Ağva seçenekleri arasında kararsız kalsak da tercihimizi Yedigöller'den yana kullanıp heyecanla ilk kamp deneyimimize doğru yola çıkıyoruz. Benim ilk deneyimim değil elbette ama oğlumla ikimiz için bir ilk! Anne-oğul, bizi nelerin beklediğinden habersiz tedirgin ve heyecanlıyız bu yolculuk esnasında. Bolu'ya kadar yol harika ama asıl macera işte bundan sonra! Bolu-Yedigöller arasındaki, son 25 km hem yolun çakıllı toprak oluşundan hem de yoğun ilgiden dolayı artan trafik yüzünden biraz zorlu bir etap olsa da yılmıyoruz ve sonunda ulaşmayı başarıyoruz. Kamp yapılmaya müsaade edilen iki gölden, hafif hafif süzülen Nazlıgöl bizim için harika bir seçim. Çadırımızı, meraklı oğlumla beraber kısa sürede kuruyoruz. Kâh o, bir ucundan tutuyor çadırın, kâh ben, derken çıtaları birleştirip uç uca getiriyoruz. Onları da çadırın köşelerine geçirip üstten çaprazlayarak kurulum işini tamamlamayı başarınca bizden mutlusu yok! Bir ebeveyn olarak, oğlumla yapmayı başardığım bu minik işten, öyle keyif alıyorum ki... Anısı hep hafızalarımızda kalacak! Bundan sonraki aşama, çok daha keyifli elbette. Ağaçların arasında süzülen güneş ışığının o güzel enerjisi çadırımızla birleşince, mükemmel bir görüntü çıkıyor ortaya.




Oğlumla ilk selfiemizi alınca, onun en büyük keyiflerimden biri olan, göl kenarında görüyorum kendisini. Çömelmiş, eline aldığı bir pet bardakla kurbağa yavrusu topluyor. Sakın '' Iyyy, ooo, yok artık, olamaz!'' demeyin, balık görünümlü bu hayvancık pek tatlı aslında. Günün sonunda 52 tane yakalayıp bırakmış olunca sonuncusunu eve götürmekte ısrarcı; reddetmek ne mümkün! Aslında balık tutmak, en büyük hobilerinden. Ancak olta ve balıkçılık malzemelerini evde unutunca, yeni bir icat onunkisi..



Sonra birlikte ormanda dolaşıyoruz; yaprak, rüzgâr, kuş ve tanımlayamadığımız hayvan sesleri eşliğinde, anne-oğul biraz sohbet ediyor, biraz hayal kuruyoruz. Verdiği ilginç cevaplar ve tarifsiz sorularla beni zorlasa da çok mutlu oluyorum bu güçlü iletişimimizden. Kocaman, beyaz yanaklarını öpücüklere boğarak sımsıkı sarılıyorum ona.



Akşam, ateş başında, komşulara eşlik ediyoruz. Devasa alevlere sahip kızıl görüntü ortalığı aydınlatırken oynanan keyifli oyunlar, geceyi daha da renkli hale getiriyor. Bir türlü muhabbetten ayrılmak istemesek de yarın erken kalkacağımız için çadırımıza girip sıcacık tulumlarımızı giyiyoruz, sarılarak doğada uyumanın tadını çıkartıyoruz beraber. Üşümekten çok korktuğum bu gecenin bir vakti, sıcaktan bunalmış olduğumu görüp önce tulumu aralıyorum sonra da çadırın fermuarını açıyorum. Bunu yapmamla birlikte içeriye süzülen temiz ve serin hava yüzümü ferahlatırken, gözlerim gölün üzerindeki yakamoza takılıyor. Ve evet kurt seslerinin de eşlik ettiği sessiz gecenin karanlığını, ay ışığı aydınlatıyor. O an büyülenmiş gibi dakikalarca sabitleniyorum manzaraya. Sonra başımı koyup aynı görüntü karşısında dalıyorum o deliksiz uykuya. Sabahın ilk ışıklarıyla uyandığımızda önce biraz çadır keyfi yapıyoruz.



Sonra aynı gölün üzerinde güneşin yansımalarını izliyoruz. Bu da bambaşka bir keyif. Gözlerimi açamıyorum parlaklığından. Çok daha temiz bir hava, dinlenmiş bir ormanın sakinliği, huzur veriyor insana. Güzel bir kahvaltının ardından, kaldığımız yerden ormanı keşfe çıkıyoruz ki yağmur bastırıyor bir anda. Koşarak çadırımıza dönüyoruz. Yatağımızda uzanıp yağmurun toprağa değmesiyle kalkan minik tozu, gülün üzerinde de oluşturduğu hareleri izliyoruz büyük bir keyifle.


Yağmur yağacağını hissetmiş olacak ki oğlumun annesi, boya kalemleri ve resim kağıdı getirmeyi akıl etmiş. Bunları gören Ali Çınar’ın yüzündeki mutluluk, akıl edip de getirmiş ve kendime yük yapmış olmama değiyor doğrusu. Sonra muhteşem bir şaheser çıkıyor oğlumun elinden. O resim yapmaktan, ben ise hem onu hem manzarayı izlemekten büyük keyif alıyorum.



Hatta oğlum resmini bitirip bulduğu bir arkadaşı ile oynamaya gidince, ben de kendime mis gibi kahve yapıp aynı kareyi izlemeye devam ediyorum; artık nasıl keyif aldıysam?



Hatta bu keyfe çadırın dışında da devam ediyorum...



Derken oğlumun sesi gelmez olunca telaşlanıp ormanda aramaya çıkıyorum ve onu dalmış bir şekilde İnce gölü izlerken buluyorum. Benim için yine eşsiz bir an ve manzara!



Onu doğadan zevk alırken, tabiatı çözmeye çalışırken, sessizce manzarayı izlerken görmek, tarif edemeyeceğim bir gurur hissettiriyor. Yıllarca elektronik cihazlardan uzak tutmaya çalışmak, bir nebze olsun işe yaramış olmalı diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Karşımda espirili ve eğlenceli kişiliğinin yanı sıra kendine güvenen, huzurlu ve mutlu bir çocuk görmek beni de çok mutlu ediyor. O an bütün çocukların, doğa sevgisi ve kıymeti ile huzur içinde büyümelerini diliyorum; şu an yaşadığımız Pandemi ve yasaklardan habersiz! Ve doğa ile çocukların buluştuğu ya da ramak kaldığı şu günlerde çok daha değerli artık bu anılar.

O günün sonunda, artık dönme vakti geliyor. Hem ruhumuza, hem zihnimize hem de kalbimizi iyi gelmiş olan bu yer ve bu etkinlikten büyük bir mutluluk ve başarı hazzıyla ayrılıyoruz; hafızalarımızda sevimli ve heyecanlı anılar, yüzümüzde tatlı bir tebessümle... Öyle sevmiş olacağız ki burayı beş ay sonra tekrar aynı yere gelip farklı tonda kareler edinmeyi ihmal etmiyoruz.




İlkbahar ve sonbaharda ziyaret ettiğimiz Yedigöller'i bir başka mevsimde de görmek dileğiyle deyip sizleri de kamp etkinliğini şiddetle öneriyoruz.


Not: O kurbağa yavrusunun evrim geçirme sürecini gölden getirdiğimiz suyun içinde bir su şişesinde takip ettik. bu da farklı bir deney oldu bizim için.. #kamp #kampçılık #yedigöller #bolu #kampmalzemeleri #kamphikayesi #nasılkampyapılır #çadır #çadırdabirgece


YanıtlaYönlendir

566 görüntüleme2 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

2 Comments


altuğ kılıç
altuğ kılıç
May 27, 2020

Nuray gunaydın,

kamp yazını okumak için bekliyordum, nihayet bu sabah fırsat bulabildim. Yazından,senin ve oğlun için bu kamp maceranızın çok güzel geçtiğini ve keyif aldığınızı anlıyorum, tahmin ediyorumki bunun devamı gelicek.

Yeni yazılarında görüşmek üzere,

Like

selcandikmen82
May 23, 2020

Oldukça özendirici ve görsel şöleni güzel keyifli bir yazı olmuş. Kalemize ve yüreğinize sağlık...

Like
bottom of page